see
görmek.
It was so dark I could hardly see. He doesn't see very well in his right eye.
We see
a lot of each other: Birbirimizi sık sık görüyoruz.
Nothing could be seen of him: Hiç görünürlerde yoktu.
as far as I can see: bence, bana sorarsanız, görebildiğim kadar.
Fiil
see
seyretmek, bakmak.
to see a play.
Let me see! (dur) bakayım! (söz arasında) efendime söyleyim.

seeing that: -e göre, -e bakılırsa
Fiil
see
farketmek, farkına varmak, anlamak.
I see the point of the argument.
He can't see a joke: Şakadan/nükteden anlamaz. Fiil
see
tasavvur/tahayyül etmek, gözönüne getirmek.
He still saw his father as he was 25 years ago. Fiil
see
kabul etmek, uygun görmek.
I can't see him as president. Fiil
see
tanımak, teslim ve itiraf etmek.
He was able to see charming traits in not-so-charming people. Fiil
see
ileriyi/geleceği/uzağı görmek /tahmin etmek.
He could see war ahead. Fiil
see
araştırmak, soruşturmak, bakmak, ögrenmek.
See who is at the door. Fiil
see
bilgisi/tecrübesi olmak, tecrübe ile öğrenmek.
to see service in the diplomatic corps. Fiil
see
sağlamak, temin/ nezaret/dikkat etmek.
See (to it) that the work is done. Fiil
see
görüşmek, buluşmak, ziyaret etmek.
I'll see you at your house tonight. He finally saw the ambassador. Fiil
see
(ziyaretçi) kabul etmek.
The ambassador finally saw him. Fiil
see
buluşmak, arkadaşlık/flört yapmak.
She's seeing too much of the same boy. Fiil
see
desteklemek, yardım sağlamak, teşvik etmek.
He's seeing his brother through college. Fiil
see
geçirmek, eşlik/refakat etmek.
see someone to the door: bir misafiri kapıya kadar geçirmek.
see
someone home: birine evine kadar eşlik etmek.
Just see him in, will you? Onu içeri alır mısınız?
Fiil
see
(iskambilde) peyi kabul etmek ve aynı değerde pey sürmek.
I'll see your ten and raise you ten more. Fiil
see
Konuşmalarda
asla, kat'iyen anlamında şöyle kullanılır:
I'll see you in the hell before I sell
you this house: Bu evi asla sana satmam.
I'll see you dead/in hell before that happens: Bu iş kat'iyen/dünyada olmaz.
Fiil
see
okumak. Fiil
see
düşünmek, hatırlamaya çalışmak.
Let me see- how does that song go? Dur bakayım, o şarkı nasıldı? Fiil
see
bak(ın)mak, gözlemlemek.
See, the sun is out! Fiil
see
see daylight: güç bir işe çıkar yol/çare bulmak. Fiil
see
piskoposluk.
Holy See = See of Rome: Papalık. İsim